İsrail ve İran arasında başlayan sıcak çatışma, yalnızca bölgeyi değil, tüm dünyayı etkileyen ciddi bir krize dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Bu hassas süreçte kamuoyunun doğru, dengeli ve teyit edilmiş bilgiye erişimi hayati önem arz etmektedir. Ne yazık ki, yapay zekâ teknolojileriyle oluşturulan ve doğruluğu teyit edilmemiş çok sayıda içeriğin dijital mecralarda hızla yayılmakta olduğunu ve bazı medya organlarımızın da bu içerikleri kamuoyuna aktardığını gözlemlemekteyiz.
Yapay zekâ ile üretilen içeriklerin en büyük riski, kamuoyunun gerçeklik algısını bozma kapasitesidir. Gerçek görüntülere benzeyen sahte videolar, uydurma haber metinleri ve manipülatif yorumlar; özellikle çatışma ve kriz anlarında hızla yayılmakta, halkı yanıltmakta ve nefret söylemini körüklemektedir. Bu tür içeriklerin denetimsiz ve teyitsiz biçimde yayılması bilgi kirliliğini ve toplumsal histeriyi artırma riski taşımaktadır.
Bu nedenle medya mensuplarının, özellikle çatışma dönemlerinde daha da öne çıkan sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri önemlidir. Haber kaynaklarının güvenilirliği mutlaka sorgulanmalı; sosyal medyada dolaşıma giren içerikler, bağımsız ve güvenilir teyit kaynaklarından çapraz doğrulama yapılmaksızın haberleştirilmemelidir. Yapay zekâ destekli içerikler, haberleştirilmeden önce hem görsel hem içerik analizi açısından teyit mekanizmaları tarafından denetlenmelidir.
Gazeteciler, anlık paylaşım baskısına karşı direnç göstermeli ve sansasyon yaratma amacı güden doğrulanmamış ifadelerden kaçınmalıdır. Yurttaşları paniğe sürükleyebilecek açıklamalardan uzak durulmalı; habercilik faaliyetlerinde sağduyu, toplumsal sorumluluk ve etik değerlere öncelik verilmelidir.
Gazeteciliğin yalnızca haber aktarma değil, aynı zamanda kamuoyunu koruma ve yönlendirme sorumluluğu taşıdığı bilinciyle; tüm medya mensuplarını bu kritik süreçte duyarlı, barışçıl ve sorumlu yayıncılık anlayışını benimsemeye davet ediyoruz.
Medya Etik Kurulu