Geçtiğimiz günlerde Girne Kordonboyu’nda meydana gelen ve pek çok medya kuruluşu tarafından kamuoyunun gündemine taşınan olayda, iki kişinin büfede hesap ödemedikleri, yüksek sesle bağırdıkları ve konuyla ilgili uyarıldıkları iddia edilmiş; uyarılara küfür ve fiziksel saldırıyla karşılık verdikleri iddia edilmiştir. Olay sırasında bir polis memurunun telefonunun zarar gördüğü, bir diğerinin ise parmağının kırıldığı ifade edilmiştir. Zanlılar tutuklanmış ve mahkemeye çıkarılmıştır. Yaşananların ardından kamuoyuna servis edilen mahkeme haberlerinde polisin mahkemeye sunduğu ifadeler haberlerde gerçeğin kendisi gibi aktarılmış; iddia ve olgu arasındaki çizgi bulanıklaştırılmıştır.
Bu noktada özellikle belirtmek isteriz ki, polisin mahkemede verdiği ifadeler nihai bir gerçeklik değil, yalnızca iddia niteliğindedir. Yargı süreci tamamlanana dek bu ifadeler haberlere aktarılırken kesin bir doğruluk gibi sunulmamalı; okuyucunun zihninde netlik algısı yaratacak bir dille paylaşılmamalıdır. Aksi halde, hem masumiyet karinesine hem de adil yargılanma hakkına telafisi mümkün olmayan zararlar verilmiş olur.
KKTC Anayasası’nın 18/4. maddesi açıkça şunu ifade eder: “Bir suçtan sanık herkes, suçluluğu yasaya uygun olarak ispat edilinceye kadar suçsuz sayılır.” Aynı şekilde, Gazetecilik Meslek İlkeleri de medyayı bu ilkelere uymaya çağırır: “Basın yayın organları masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde aktarılmalıdır.”
Bu ilkeler insan onurunu koruyan temel etik ve hukuki dayanaklardır. Yargı kararıyla kesinleşmemiş olaylarda zanlıların isimlerini açıkça yayımlamak ya da polisin iddialarını “kesin gerçekler”miş gibi sunmak, kişilik haklarını zedeler ve geri dönüşü olmayan mağduriyetlere sebep olur.
Bu nedenle Medya Etik Kurulu olarak tüm gazetecileri ve medya kuruluşlarını bir kez daha uyarıyor; yargı süreci devam eden olaylarda, aktarılan bilgileri sadece bir iddia olarak değerlendirmeye ve haber dilini suçlayıcı değil, ihtiyatlı ve tarafsız bir şekilde kurmaya çağırıyoruz. Zanlıların isimlerini gizli tutmak adaletin yanında durmanın yanısıra, insan onurunu korumanın da temelidir.
Çünkü haber dili aynı zamanda toplumun vicdanını ve bakış açısını da şekillendirir. Zanlıları peşinen mahkûm eden söylemlerden kaçınmak, haberleri dengeli, adil ve insan onuruna yaraşır bir biçimde sunmak; etik bir görev olmanın ötesinde, toplumsal barışın da vazgeçilmez bir koşuludur.
Bu vesileyle, Medya Etik Kurulu olarak basın emekçilerini ve medya kuruluşlarını masumiyet karinesine ve adil yargılanma hakkına saygılı olmaya; mahkemede sunulan olguların yalnızca iddia niteliğinde olduğunu unutmadan, etik ve sorumlu habercilik anlayışını temel almaya davet ettiğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.
Medya Etik Kurulu