9 Ocak 2025 Medya Etik Kurulu Kararları (Çevrimiçi Toplantı)

Karar 165

Medya Etik Kurulu, Kıbrıs Postası tarafından yayımlanan “4 Aylık Hayat Pahalılığı Oranına Göre En Düşük Kamu Maaşı 56 Bin 79 TL” başlıklı haberin, Avrupa Gazetesi’nin bugünkü nüshasında “İşte Maaşınız” başlığıyla izinsiz olarak yayımlanmasıyla ilgili Kıbrıs Postası Dijital Yayınlar Koordinatörü Canan Onurer’in şikayeti üzerine bir inceleme gerçekleştirmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, Avupa Gazetesi’nin, Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 17. maddesini ihlal ettiği tespit edilmiştir.

Karar 166

Gıynık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bilbay Eminoğlu’nun Kurul’a gönderdiği mesaj incelenmiş ve ekteki mesaj yazılıp Eminoğlu’na iletilmiştir.

Bilbay Eminoğlu’nun MEK’e yolladığı mesaj

Ocak 2025

Medya Etik Kurulu’na,

Lefkoşa

Sayın Başkan ve değerli üyeler,

Ülkemizde medya etiğine ilişkin uygulamaların, ilke metinlerinin belirlediği çerçeveye ve evrensel normlara uygun olarak şekillenmesini temin etmek, yayıncılığın hem bugününe hem de yarınına ilişkin olarak büyük öneme sahiptir. Beklentinin, ilke metinlerine ve gazeteciliğin doğasına aykırı kalıplara oturtulması hem mesleğin icrasında hem de kamuoyunun bilgi edinme hakkında aşınmalara yol açacak nitelikte bir tehlikedir. Bu itibarla, son dönemlerde yanlış olduğunu değerlendirdiğimiz bir yorumlama biçiminin, mutlak “kural” haline getirilmesine dönük çağrılardan duyduğumuz rahatsızlığı dile getirme ihtiyacı hissediyoruz. Kurulunuz tarafından 8 Ocak 2025’te gazetemize iletilen bir okur talebi ve buna iliştirilmiş değerlendirme notu, benzer çağrıyı yinelemektedir.

Değerlendirme notunda “zanlı konumundaki bir kişinin isminin açık yazılması ve fotoğrafının gösterilmesi” hem Anayasanın masumiyet karinesine ilişkin maddesine hem de Gazetecilik Meslek İlkelerinin 4’üncü maddesine aykırı bir durum olarak nitelendirilmektedir. Kanaatimizce bu değerlendirme bütünüyle yanlış ve temelsizdir.

Her şeyden önce “etik” bağlamında ele alınan bir konunun, Anayasa bile olsa hukuki bir metinle ilişkilendirilmesi söz konusu alanın doğasına aykırı bir durumdur. Etik, yasa çerçevesinde değerlendirilecek bir alan haline gelirse, bunun yol açabileceği sorunlar hiç de az değildir. Bu nedenle hiçbir ilke metninde herhangi bir yasaya atıfta bulunulmamakta ve kurallar, alanın kökeninde mevcut olan vicdani normlar bütününden ilham almaktadır. Bununla birlikte değerlendirme notunda sözü edilen Anayasanın ilgili maddelerine göz atıldığında da ortada herhangi bir ihlal olmadığını belirtmekte yarar vardır.

Anayasada “masumiyet karinesi” ibaresi geçmemektedir; dolayısıyla kastedilenin tam olarak hangi madde olduğu muğlaktır. Bununla birlikte “Cezaların Yasal ve Kişisel Olması ve Sanık Hakları” başlıklı 18’inci maddenin 4’üncü fıkrasında geçen “Bir suçtan sanık herkes, suçluluğu yasaya uygun olarak ispat edilinceye kadar suçsuz sayılır” ifadesi, masumiyet karinesi içerimli en belirgin vurguya sahiptir. Maddenin bütünü ve Anayasanın temel mantığı göz önünde bulundurulduğunda bu maddenin vatandaşı devlete karşı korumaya yönelik olduğunu kestirmek güç değildir. Anayasada “basın” esasen “basın özgürlüğü” bağlamında değerlendirilmekte ve korunmasına dönük maddelerle ele alınmaktadır. Bir an için bu unutulsa ve sözü edilen maddenin basını da bağlayan bir hüküm içerdiği kabul edilecek olsa bile bu maddeden “zanlıların isim ve görüntüleri yayınlanamaz” manasını çıkarmak olası değildir.

Anayasa bir yana, değerlendirme notundan hareketle üzerinde durulması gereken esas unsur Gazetecilik Meslek İlkelerinin 4’üncü maddesidir. Söz konusu madde bildiğiniz gibi aynen şu şekildedir:

“Basın yayın organları masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde aktarılmalıdır.”

Bu madde hiçbir yönden “zanlıların isim ve fotoğraflarının yayınlanamayacağı” biçiminde yorumlanamaz. Maddenin murat ettiği şeyin, yayıncıları “zanlı” ya da “sanıkları” mahkemeden önce mahkum etme aceleciliğinden uzak tutmak olduğu çok açıktır. Kişiden “katil” ya da “hırsız” yerine “cinayetle yargılanan sanık” ya da “hırsızlıkla itham edilen zanlı” gibi ifadelerle söz etmek masumiyet karinesinin gereğidir. İlgili kişinin isim ve görüntüsünü yayınlamamayı bu kapsamda değerlendiren herhangi bir evrensel ilke bulunmamaktadır. Dünya medyasında böyle bir uygulama da yoktur.

“Zanlı ve sanıkların isim ve görüntülerinin yayınlanmamasını” kural haline getirmeye yönelik anlayışın geçersizliğini ve yanlışlığını ortaya seren pek çok yerel ve küresel örnek mevcuttur. Bu anlayışla hareket edilmesi halinde hiç kimsenin gazeteci Ali Kişmir’in adını anarak halen yargılanmakta olduğu davanın haberini yapması ahlaki görülmemelidir. Eski Meclis Başkanı ve Başbakan Dr. Sibel Siber’in yargı önüne çıkarılmasına yönelik haberlerde “S.S.” ifadesiyle yetinilmesi halinde, kamuoyunun Siber davası üzerinden sergilediği duyarlılığın oluşması mümkün olabilir miydi? Dünyada pek çok cinsel saldırı olayı, failin mahkeme sürecinde kamuoyuna yansıtılması sayesinde daha hakkaniyetli sonuçlar vermektedir. Aynı kişi tarafından daha önce saldırıya uğrayan kurbanlar, yargılamadan bilgi sahibi olabildikleri için ortaya çıkma ve şikayetçi olma cesareti sergilemektedir. Sanığı gizleyen bir gazetecilik anlayışının böyle bir sonuca hizmet edemeyeceği oldukça nettir.

Zanlı ve sanıkların isim ve fotoğraflarının gizlenmesinin emredildiği yegâne örnek 18 yaşın altındaki kişilere ilişkindir. Hatta bu kişilerin mahkumiyetleri kesinleştiğinde bile kimliklerinin açıklanmaması gerekmektedir. Bunun dışında isim ve görüntü yayınlamayı kısıtlayan hiçbir düzenleme yoktur. Basınımızda hiç kimse yargı kararı olmaksızın mahkum ilan edilmemeli ve ilgili maddelerin vurguladığı çerçevede tüm zanlı ve sanıkların her türlü hakkının korunması gözetilmelidir. Bu durum yüzeysel değerlendirmeler ve alanın ruhuyla bağdaşmayan genellemelerle, maksadı aşan kurallar geliştirilmesi yanlışlığına dönüşmemelidir.

Kurulunuzun yukarıdaki değerlendirmeler ışığında, ilgili yorumunu gözden geçirmesinin oldukça önemli bir ihtiyaç olduğu inancıyla, çalışmalarınızda kolaylıklar diler, saygılar sunarım.

Bilbay Eminoğlu

Gıynık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Dağıtım: Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği

 

MEDYA ETİK KURULU YANIT

Sevgili Bilbay Eminoğlu,

Medya Etik Kurulu’na hitaben kaleme aldığınız ve samimi eleştiri ve endişelerinizi dile getirdiğiniz mektubunuzu ilgiyle okuduk. Medya alanında on yıllardır üzerinde tartışılan etik ilkeler sadece sektörümüzün değil, şüphesiz akademi dünyasının da çalıştığı önemli alanlardan biri.

Medya Etik Kurulu 2013 yılında ülkemizde faaliyete başlamasıyla birlikte 10 yılı aşkın bir süredir, evrensel ilkeleri temel alarak, meslektaşları için bir yol gösterici ve daha güçlü, adil, haklara saygılı medya üretimleri için çaba koymaktadır.

Resmi sayfamızdan da ulaşabileceğiniz ilkeler bütünü, akademisyen ve sektör temsilcilerinin evrensel değerler ışığında çalışarak ürettikleri yol göstericilerdir.

Şüphesiz ki, Medya Etik Kurulu’nun hiçbir kararı tartışılmaz ya da eleştirilmez de değildir.

Ancak mektubunuzda dile getirdiğiniz birkaç noktanın altını çizerek, bazı kavramları birlikte netleştirmekte fayda görüyoruz.

Öncelikle, medya etiği gazetecilerin ve medya organlarının haber üretimleri ve yayınları sırasında uyması gereken mesleki ve ahlaki ilkeleri ifade eder. Buradaki temel ilkeler ise sorumluluk, tarafsızlık, adil ve doğru yayıncılık üzerinden şekillenir.

Çoğu zaman karıştırılan ifade ya da basın özgürlüğü de aslında bu ilkelerin uygulanabilmesiyle güçlenebilecek ancak birbirinden farklı kavramlardır.

Basın özgürlüğü, gazetecilerin ve medya kuruluşlarının devlet ve tüm güç odaklarının müdahalesi olmaksızın, haber üretime, yayınlama ve eleştiri yapabilme hakkını anlatır. Demokratik toplumların temel taşlarından biridir, Anayasa ve yasalarla korunur. Yasalar devlet gücüne karşı basını savunurken, bireyin bilgilenme hakkını da güvence altına alır.

Sözünü ettiğiniz 8 Ocak tarihli değerlendirme notunda işaret edilen masumiyet karinesi ilkesine yapılan göndermenin, bütünüyle yanlış ve temelsiz olduğuna işaret ediyorsunuz. Masumiyet karinesi hukukta yeri olan bir alan olmasının yanında, etik ilkelerin temelinin hak ihlallerinin önlenmesi olduğu düşünüldüğünde, zanlıların, açık isim ve fotoğraflarla deşifre edilmesinin bir hak ihlali olduğu ve masumiyet karinesine de aykırı kabul edildiği artık bu alanda tartışma götürmeyen evrensel kabul görmüş ilkelerden biridir.

Özellikle mahkeme haberleri, küçük toplumlarda magazin haberlerinin yerini almakta ve çoğunlukla da açık yayınlanan isimler ve fotoğraflarla daha suçluluğu kanıtlanmadan bireyler kamuoyu önünde suçlu algısının kurbanı olmaktadır. Bu özellikle özellikle cinsel istismar ve kadına şiddet gibi adi suçlarda özellikle çok kolay hedef gösterme ve düşmanlaştırma örnekleriyle daha ağır ihlallere neden olabilmektedir ve bu kamuoyunun bilgi edinme hakkıyla ilgili değil, ne yazık ki medya kuruluşlarının daha çok ilgi toplama hassasiyetleriyle şekillenmektedir. Medya tarafından bu şekilde deşifre edildikten sonra masumiyeti kanıtlanmış birçok örnek vardır.

Yapılan uyarının temelsiz ve yanlış olduğunu iddia ederken, 2019 yılında ünlü İngiliz şarkıcı ve aktör Cliff Richard davası örneğini özellikle incelemenizi öneririz. BBC’nin Richard’ın evine yapılan bir polis baskınını canlı yayınlaması ve sanatçının yayınlarda mahremiyet hakkının ihlal edildiği ve suçlu olarak gösterildiği iddiasıyla açılan davadan yayın kuruluşu, İngiliz Yüksek Mahkemesi tarafından suçlu bulunmuş, kişinin mahremiyet hakkı ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmiş ve 2 milyon Sterlin gibi oldukça yüksek bir tazminat ödemekle karşı karşıya kalmıştır.

Özellikle burada kamuya mal olmuş ve ünlü bir kişinin söz konusu olduğu gerçeği de düşünüldüğünde, sonuç ayrıca dikkat çekicidir. Ancak oldukça anlaşılırdır. Çünkü haber değeri ve bilgi alma hakkı bir başka kişinin haklarının önüne geçmemelidir.

Bu konudaki haberleri bizzat yayın kuruluşunun sayfalarından daha detaylı olarak inceleyebilirsiniz. https://www.bbc.com/news/entertainment-arts-49576940

Şüphesiz, Ricahard davası gibi çeşitli dava örnekleri, AİHM kararları vardır ve hepsinin ortak özelliği, medyanın kişi hak ve özgürlüklerine saygılı olması gerektiği ilkesinden hareket eder. O yüzden medya etiğini hak ihlallerinin önüne geçip, daha saygın bir medya üretim alanına katkı sağlaması yanında, medya kuruluşlarının olası ihtilaflar karşısında korunmasını sağlayan bir güvence olarak da görebilirsiniz.

Medya Etik Kurulu, meslektaşlarının yanında her türlü görüşe saygıyla yaklaşan bir anlayışla herzaman iletişime açık olmaya devam edecektir. Kurulla görüşlerinizi paylaşmanızı önemsiyor ve çalışmalarınızdaki hassasiyetinizin etik ilkeler çerçevesinde devamını diliyoruz.

Medya Etik Kurulu adına,

Aysu Basri Akter

Medya Etik Kurulu Başkanı

Paylaş