MEDYA ETİK KURULU MASUMİYET KARİNESİNE UYGUN YAYINLAR YAPILMASI KONUSUNDA UYARIDA BULUNDU

7 Ekim 2020

Medya Etik Kurulu, masumiyet karinesine aykırı yayın yapıldığı gerekçesiyle
kurula iletilen birtakım yayınları inceleyerek medya mensuplarına, gazetecilik
meslek ilkelerine saygı göstermeleri ve suçluluğu yargı kararıyla sabit olmayan
herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayınlardan kaçınmaları konusunda çağrıda
bulundu.

Açıklamada Medya Etik Kurulu Deklarasyonu’nun konuyla ilgili maddesi
anımsatıldı ve o maddenin şunları içerdiği belirtildi: “Basın yayın organları
masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça
herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci
devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde
aktarılmalıdır”.

Medya Etik Kurulu’ndan yapılan açıklamada kurula iletilen bazı şikâyetlerin
incelenmesiyle, gerek geleneksel medyanın gerekse çevirim içi bazı yayın
kuruluşlarının masumiyet karinesine aykırı yayın yaptıklarının saptandığı
belirtildi.

Henüz suçluluğu yargı tarafından karar altına alınmamış zanlıların
veya sanıkların açık isim ve fotoğraflarıyla birlikte, suçu işlemiş mealinde
yayınlar yapıldığı belirtilen açıklamada, söz konusu yayınların hem insan
haklarına hem de meslek etik değerlerine aykırı nitelikte oldukları ifade edildi.

Zanlıya veya sanığa ait bilgilerin açık bir şekilde verilmesinin, kişilerin suçlu
olduğu önyargısı doğurmakta olduğu hatırlatılan MEK açıklamasında, sözü
edilen yayınların suçluluğu kesinleşmemiş sanıkların daha sonra beraat etmiş
olsalar bile toplum içindeki statüleri, şeref ve haysiyetleri olumsuz yönde
etkilenmesine sebep olduğu vurgulandı.

MEDYA ETİK KURULU

 

Paylaş

MEDYA ETİK KURULU’NUN KADINA ŞİDDET HABERLERİNE İLİŞKİN BASIN BİLDİRİSİ

14 Mayıs 2020

Medya Etik Kurulu takriben 10.05.2020 tarihinde ve onu takip eden günlerde basın-yayın organlarında ve sosyal medyada kadına karşı yapılan şiddet haberleri ile ilgili bir açıklama yaptı.

Medya Etik Kurulu, söz konusu haberlerde kullanılan fotoğrafların mağduru teşhir eder ve ona zarar verir nitelikte olduğunun altına çizdi. Medya Etik Kurulu keza fotoğraflarla resmedilen fiziksel zararın boyutunun bariz olmasının toplumda infial yaratabileceğini ve bu gibi yayınlardan kaçınılması gerektiğini belirtti.

Buna ilaveten Medya Etik Kurulu, bilhassa adli haberlerde gazetecinin amaç ve görevinin toplumu taraf tutmadan bilgilendirmek olduğunu, hukukun temellerinden birini oluşturan masumiyet karinesine saygı gösterilmesi gerektiğini ve sırf sansasyon yaratmak maksadı ile basın yayın organlarının kendilerini yargıç yerine koyarak bir suçun işlenip işlenmediğine karar veremeyeceğini hatırlattı.

Medya Etik Kurulu, kadına şiddet haberlerinin şiddeti haklı gösteren, özendiren ve kışkırtan, nefret ve düşmanlığı körükleyen nitelikte olmaması gerektiğini ve bunun da meslek etiğinin gereği olduğunu vurguladı.

MEDYA ETİK KURULU’NUN ÇOCUK İSTİSMARINA İLİŞKİN YAPILAN HABERLER HAKKINDAKİ BİLDİRİSİ

26 Nisan 2020

Medya Etik Kurulu, 22 Nisan 2020 tarihinde ve ondan sonrasında basın-yayın organları ile sosyal medyada yayımlanan çocuk istismarı haberlerine ilişkin bir açıklama yaptı.

Medya Etik Kurulu, söz konusu haberlerde kullanılan fotoğrafın, her ne kadar puslu olsa da, işlenmiş olduğu iddia edilen bir suçu gözler önüne serdiğini belirterek, olayda mağdur konumda bulunan küçüğü teşhir eder ve küçüğün menfaatine zarar verir nitelikte olduğunun altını çizdi. Buna ilaveten, Medya Etik Kurulu söz konusu haberlerde olaya ilişkin yer verilen detayların oldukça geniş olduğunu ve bu gibi detayların en başta mağdur konumda bulunan küçük çocuk olmak üzere, meseleden etkilenen tüm taraflara zarar verebileceğini ve toplumda infiale sebep olabileceğini belirtti.

Buna bağlı olarak Medya Etik Kurulu, çocuk istismarı olaylarında yapılacak haberlerin, söz konusu olaya ilişkin fotoğraf ve detay içermemesi hususunda basın-yayın organlarını uyararak bu konuda intihar olaylarında olduğu gibi daha hassas davranılması yönünde çağrıda bulundu ve bunun meslek etiğinin bir gereği olduğunu vurguladı.

Medya Etik Kurulu

BASIN BİLDİRİSİ

22 Mart 2020

MEDYA ETİK KURULU DİKKAT ÇEKTİ
BU GÜNLERDE MEDYANIN GÖREVİ VE SORUMLULUĞU ÇOK DAHA ÖNEMLİ

GAZETECİLİK MESLEK İLKELERİNE UYULMALI
MÜLTECİLERLE İLGİLİ ROMA SÖZLEŞMESİ İLKELERİ GÖZARDI EDİLMEMELİ

Medya Erik Kurulu, evrensel olarak yaşanan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından, epidemik olarak ilan edilen Korona virüsünün oluşturduğu (yarattığı) durum dolayısıyla, medyanın görevinin daha çok (çok daha fazla) önem kazandığına ve sorumluluğunun arttığına dikkat çekerek, medya mensuplarının zor görevlerini yerine getirirken bu bilinçle hareket etmelerini istedi.

Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmak, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamak olduğunu vurgulayan (a dikkat çeken) Medya Etik Kurulu, haberlerde kişilerin veya grupların hedef gösterilmemesi gerektiğini kaydetti.

Tehlikeli salgın döneminde, doğruluğu kanıtlanmamış bilgilerin, uzman görüşüne dayandırılmayan abartılı anlatımların bu dönemde toplum sağlığına da olumsuz etkileri olacağına, dikkat çeken MEK,  geleneksel ve dijital medya alanında haber üretenlerin, yayanların, sorumluluk anlayışı içerisinde hareket etmeleri gerektiğini belirtti.

Kurul, ayrıca, tıp alanında, doğruluğu bilimsel düzeyde kanıtlanmamış yöntem ve ilaçların kullanılmasını teşvik etmeye yönelik yayın yapılmamasını da önerdi.

MÜLTECİLER

En temel insan hakkı olan yaşam hakkına kavuşmak için ülkelerinden kaçan insanların verilen haberlerde, yayımlanan fotoğraflarda kimliklerinin belirli şekilde deşifre edilmesinin onların yaşam hakkını ellerinden alınmasını anlamına gelebileceğini vurgulayan MEK. “bu kategorideki insanların tanınmayacak tedbirlerin alınmasına özen gösterilmesi ve ister kendilerinin isterse geride kalmış akraba ve yakınlarının mağdur edilmemesine azami dikkat edilmesi” gereğine dikkat çekti.

Bu vesileyle Medya Erik Kurulu, “Roma Sözleşmesi” doğrultusunda; sığınmacılar, mülteciler, insan ticareti mağdurları ve göçmenlerle ilgili konular işlenirken medya çalışanlarının azami özen göstermeleri gereken ilkeleri bir kez daha anımsatmak ihtiyacını duydu:      

  1. Medyada işlenen konularda ulusal ve uluslararası hukuka uygun bir terminoloji kullanılması ve uygunsuz terimlerin kullanılmasından kaçınılması;
  2. Bu kategoriye giren insanlar hakkında hatalı, basitleştirilmiş veya çarpıtılmış bilgiler yaymaktan sakınılması;
  3. Bu kategoriye giren insanlardan biri suç işlemiş olsa bile suçla doğrudan bir bağlantısı yoksa suçu işleyenin “mülteci”, “sığınmacı”, veya “göçmen” olduğunun haber ve yorumlarda belirtilmemesine hele de vurgulanmamasına ayrıca milliyet veya dininin haberde belirtilmemesine azami özen gösterilmesi;
  4. Bu kategoriye giren insanlardan biri, suç işlediği zaman olayı sansasyonel boyutlara çekmeden olaya herhangi bir Kıbrıslı karışmış gibi konunun ele alınmasına özen gösterilmesi;
  5. Herhangi bir Kıbrıslıya uygulanan “masumiyet karinesi”nin bu kategoriye giren tüm insanlar için de kullanılmasına özen gösterilmesi;
  6. Medyaya konuşmak isteyen bu kategorideki insanların tanınmayacak tedbirlerin alınmasına özen gösterilmesi ve ister kendilerinin isterse geride kalmış akraba ve yakınlarının mağdur edilmemesine azami dikkat edilmesi;
  7. İletişim Fakültelerindeki öğrencilere sığınmacılar, mülteciler, göçmenler ve insan ticareti mağduru olan insanlar hakkında aydınlatıcı bilgiler verilmesine özen gösterilmesi.

MEK, ayrıca konuyla ilgili aşağıdaki terminolojiyi de Kıbrıs Türk medyasının dikkatine sunmayı uygun buldu:

Sığınmacı: Vatandaşlığı olan ülke dışındaki başka bir ülkede, 1951 Mültecilerle ilgili Cenevre Sözleşmesi’ne dayanarak mülteci statüsü veya başka uluslararası koruma biçimleri için başvuruda bulunmuş kişidir. Bu kişiler sığınmacıdır ve yetkililer başvurularıyla ilgili nihai bir karar verene kadar ev sahibi ülkede, yasal bir yabancı olarak ikamet etme hakkına sahiptir. Dolayısıyla, sığınmacılar, ev sahibi ülkeye, kimlik belgesiz ya da düzensiz bir şekilde, örneğin, ev sahibi ülkeye hem düzensiz göçmenlerden hem de potansiyel mültecilerden oluşan ve “karışık göç akımları” olarak adlandırılan akımlar yoluyla girmiş olsalar dahi,  düzensiz göçmen değildirler.

Mülteci: 1951 yılı Mültecilerle ilgili Cenevre Sözleşmesi’ne dayanarak, kendisine mülteci statüsü verilmiş bir kişidir. Konvansiyonun 1. maddesi, bir kişiyi “mülteci” olarak şöyle tanımlar: “Irk, milliyet, sosyal bir gruba veya siyasi bir düşünceye mensup olma nedenleriyle zulüm göreceği konusunda haklı gerekçelere dayanan korkusu olup da milliyetinin ait olduğu ülkenin dışında olan ve böyle bir korku nedeniyle o ülkenin korumasından yararlanamayan veya yararlanmak istemeyen kişidir.” Kişilere mülteci statüsünün verilebilmesi için kişilerin bireysel olarak o zulmün mağduru olduklarını ispat etmeleri gerekmektedir.

İnsani koruma lehtarı: Bireysel olarak zulme maruz kalmadığı için 1951 Sözleşmesi’ne göre tam olarak mülteci olarak tanımlanmayan ancak silahlı çatışma, genel şiddet ve yaygın insan hakları ihlallerinden ötürü ülkesine geri gönderildiği takdirde vahim tehlike altında kalacağı için koruma ihtiyacı duyan kişidir. Avrupa direktifleri bu tür bir korumayı ikincil koruma olarak adlandırır.

İnsan ticareti mağduru: Kaderlerini insan kaçakçılarına bırakmaya karar veren düzensiz göçmenlerden farklı olarak, başka bir ülkeye götürülmesi için rıza göstermemiş olan veya bunun için rıza göstermiş olsa dahi, verilen böyle bir rızanın, insan kaçakçılarının zorlayıcı ve hileli eylemleri ve/veya kişiyi kurban haline sokan veya kurban haline sokma tehdidi içeren suiistimal sonucunda hükümsüz kılınmış durumdaki bir kişidir. İnsan kaçakçıları,  başka kişileri sömürü amacıyla kontrolü altında tutmayı amaçlar. “Sömürü”den kasıt, başkalarının fuhuş yapmalarının sömürülmesi veya diğer cinsel sömürü biçimleri bağlamındaki sömürü, zorla çalıştırma (angarya), esaret ve esaret benzeri uygulamalar, kulluk veya bedeninin organlarının alınmasıdır.

Göçmen: İş ve daha iyi ekonomik koşullar arayışıyla ülkesinden kendi isteğiyle ayrılmayı seçen kişidir. Mültecilerden farklı olarak göçmenler, güvenlik kaygıları olmadan evlerine geri dönebilirler.

Düzensiz göçmen: İtalya’da sıklıkla tanımlandığı gibi, ‘gizli’ (kaçak) göçmen:

a) bir ülkeye sınırda tespit edilmekten kaçınarak girmiş,

b) bir ülkeye düzenli bir şekilde girmiş ancak vizesinin süresi dolunca ayrılmamış, ya da

c) varış ülkesinden tahliye kararı çıktıktan sonra ülkeyi terk etmemiş kişidir.

Medya Etik Kurulu

BASIN BİLDİRİSİ

8 Ocak 2020

20 Aralık 2019 tarihinde Star Kıbrıs Gazetesi Genel Koordinatörü Cemile Yalçındağ adına kendi görüşlerini MEK’e belirtmelerini isteyen bir mektup yazılmış ancak buna herhangi bir yanıt alınmamıştır.

Bundan bağımsız olarak 2019 yılının Ekim ayının 11., 12., 13., 14., 15., 18., 19., 21., ve 22. Günlerinde Star Kıbrıs Gazetesi’nde “Afik Group, Dumica Construction Ltd” ile ilgili yayınlanan haberlerde kullanılan dilin normal haber dili olmadığı ve aşağılayıcı bir uslüple kaleme alındığı saptanmıştır.

Bu nedenle 7 Ocak 2020 tarihinde yapılan toplantıda Medya Etik Kurulu Star Kıbrıs Gazetesi’ni, kullanılan uslüp konusunda uyarma’ya oybirliğiyle karar vermiştir.

Medya Etik Kurulu Yönetim Kurulu

MEDYA ETİK KURULU BAZI MESLEK İLKELERİNE DİKKAT ÇEKTİ

9 Aralık 2019

Gazeteci, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamalıdır.

Yayımlanan haber, görüş ve yorumlarda, bir insanın davranışının veya işlediği suçun, haber konusu olayla doğrudan ilgili olmadıkça, onun ırkından, milliyetinden, dinî veya mezhepsel inancından, cinsiyetinden,  cinsel kimliğinden, cinsel yöneliminden, yaşından, engelinden veya başka bir özelliğinden kaynaklandığını ima eden vurgular yapılmamalıdır.

Şiddeti haklı gösteren, özendiren ve kışkırtan, nefret ve düşmanlığı körükleyen nitelikte yayın yapılmamalıdır.

Irka, milliyete, etnik kökene, cinsel kimliğe, cinsel yönelime, dile, dine ve mezhebe yönelik ayrımcılığı teşvik edecek yayın yapılmamalıdır.

Gazeteci, elde ettiği bilgileri doğrulatmak için çaba göstermelidir.

Gazeteci, kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde aşağılayan, hakaret içeren ifadeler kullanmamalıdır.

Özel yaşamın gizliliği esastır. Üstün bir kamu yararı olmadıkça veya kişinin rızası alınmadıkça özel yaşamın gizliliğini ihlâl eden habercilik yapılmamalıdır.

Gazeteci kimliğini taşıyan herkes, gazeteciliğin evrensel ilkelerine uymaya özen gösterir.

Sıralanan ilkeler  gazetecilerin mesleklerini yürütürken uymak zorunda olduklarından bazılarıdır.

Birincil görevi kamu yararına dönük, gerçeği ortaya çıkarmak olan medya mensuplarının zaman zaman bu ilkeden uzaklaştıkları görülmektedir.  Ötekileştirme, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, doğrudan doğruya insan haklarıyla ilgili ihlaller, nefret söylemleri, hedef gösterme medyada tehlikeli bir silah haline dönüşebilmektedir.Bottom of Form

Temelinde, önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi yatan “nefret söylemi”nin yarattığı olumsuzluklar temel insan haklarının çiğnenmesine kadar uzanmaktadır. Kendisinden farklı olana, “ötekine” karşı olan tahammülsüzlüğün giderek arttığı toplumlarlarda yaşam haklarına müdahale edilecek noktaya ulaşma ihtimali göz ardı edilmemelidir.

ŞİKAYET KONUSU-KINAMA

QUİR Derneği, Halkın Sesi Gazetesi’nde, 3 Aralık 2019 tarihinde “Aplıç Kapısı’nda görevli memurun cinsiyeti ne?” başlıklı haberi konusunda Medya Etik Kurulu’na şikayette bulundu.

Şikayette ilgili haberde verilen bilgilerin, bahsi geçen kişinin çalıştığı kurum, cinsiyet kimliği ifadesine dayalı bilgiler (vb),  temel insan haklarından olan “özel hayata saygı hakkını” ihlal ettiği, toplumsal cinsiyet normlarına dayalı  önyargıları beslediği, ayırımcı aşağılayıcı bir dil içerdiği görüşlerine yer verildi.

Konuyu inceleyen Medya Etik Kurulu, haberi yayımlayan Halkın Sesi Gazetesi’nin uyarılması kararını aldı.

Kurul, medya mensuplarının meslek ilkelerine uydukları sürece,  mesleğin saygınlığının ve güvenilirliğinin artacağına dikkat çekti.

BASIN AÇIKLAMASI

29 Mayıs 2019

28 Mayıs 2019 tarihinde yapılan Medya Etik Kurulu toplantısında üniversitelerden gelen temsilci üyelerimizin 3 yıllık dönemi Haziran ayında sona ereceği için onların yerine Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden Engin Aluç ve Girne Amerikan Üniversitesi’nden Özen Çatal seçilmişlerdir.

Yeni temsilciler Medya Etik Kurulu’nda 3 yıl süre ile görev yapacaklardır.

“Yeni MEK üyelerinin kısa özgeçmişi şöyle:” 

Engin Aluç

1980′de Ankara’da doğdu. 2004 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İletişim Fakültesi’nde İletişim ve  Medya Çalışmaları alanında yüksek lisans öğrenimini tamamlayan Engin Aluç, 2005-2012 yılları arasında Hürriyet Gazetesi’nde sayfa tasarımcısı olarak çalıştı. 2012 yılında doktora öğrenimi için Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne dönüş yapan Aluç, 2017 yılında doktora tezini tamamlayıp Dr. ünvanını alarak DAÜ İletişim Fakültesi’nde, Kültürel Çalışmalar, Yeni İletişim Paradigmaları ve İletişim Amaçlı Bilişim gibi çeşitli dersler vermeye başladı. Halen aynı fakültede ders vermeye devam eden Aluç, aynı zamanda fakülte bünyesinde faaliyet gösteren DAÜ Gündem Gazetesi’nde okur temsilci olarak çalışmaktadır ve DAÜ Barış İçin Araştırma ve İletişim Merkezi’nin yönetim kurulu üyesidir.

Özen Çatal

1978 yılı Lefkoşa doğumlu Özen Çatal, lise eğitimini Lefkoşa Türk Lisesi, lisans ve yüksek lisans eğitimini Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde tamamladı. Doktora eğitimini Lefke Avrupa Üniversitesi’nde tamamlayan Çatal, Kuzey Kıbrıs medya sektöründe çeşitli Radyo, TV ve Gazetelerde görevler almış, kamu ve özel sektörde basın danışmanlığı ile basın ve halkla ilişkiler müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. Çatal, halihazırda Girne Amerikan Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Medya Etik Kurulu

BASIN BİLDİRİSİ

17 Mayıs 2019

Bayrak Radyo Televizyonu’nun yaptığı şikâyette kurumun resmi haber sitesi www.brtk.net adresinde yayınlanan tüm haberlerin, fotografları ile birlikte https://www.evrenselgazete.com ve www.kibrisadahaber.com sitelerinde kullanıldığı dile getirildi.

Site yöneticilerinin konuyla ilgili görüşlerini almak mümkün olmadı çünkü sitelerin künyeleri bulunmamaktadır.

Medya Etik Kurulu’nun yaptığı incelemede BRTK’nın yaptığı şikâyette dile getirilen öğelerin doğru olduğu saptanmıştır. Bu nedenle her iki haber sitesinin kınanmasına karar verilmiştir.

Saygıyla kamu oyuna duyurulur.

Medya Etik Kurulu

MEDYA ETİK KURULU UYARDI

11 Nisan 2019

NEFRET SÖYLEMİNDEN KAÇINILMALI…DİKKATSİZCE KULLANILAN NEFRET SÖYLEMLERİ TEMEL İNSAN HAKLARINA MÜDAHALEYE YOL AÇABİLECEK SONUÇLAR YARATABİLİR

Medya Etik Kurulu, gazetecilerin haber ve yorumlarında nefret söylemlerinden kaçınmaları uyarısında bulundu.

Medya Etik Kurulu, temelinde önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi yatan “nefret söylemi”nin yarattığı olumsuzlukların, temel insan haklarının çiğnenmesine kadar uzanabileceğine işaret ederek kendisinden farklı olana, “ötekine” karşı olan tahammülsüzlüğün giderek arttığı toplumlarda yaşam haklarına müdahale edilecek noktaya ulaşılabilineceğini belirti.

Gazetecilik meslek ilkeleri arasında ırka, milliyete, etnik kökene, cinsel kimliğe, cinsel yönelime, dile, dine ve mezhebe yönelik ayrımcılığı teşvik edecek yayın yapılmaması ilkesinin de bulunduğuna dikkat çeken MEK, gazetecilerin bu kurala uymalarının meslek saygınlığının ve sorumluluğunun gereği olduğunu vurguladı.

Medya Etik Kurulu Nisan ayında gerçekleştirdiği olağan toplantısında iletilen şikayetleri değerlendirerek kararlar aldı.

Yeni Bakış Gazetesi’nde yayımlanan “Suçlu Göçü Ülkeyi Bitiriyor” başlıklı haber konusunda birkaç kaynaktan yapılan şikayetleri değerlendiren MEK, söz konusu haberde, önyargılı davranıldığı, ayırımcı ifadeler kullanıldığı, yabancı düşmanlığı yapıldığı yönündeki şikayetleri haklı buldu ve Yeni Bakış Gazetesi’nin uyarılması kararını aldı.

Her türlü görüşün yansıtılmasının basın özgürlüğünün bir gereği olduğuna dikkat çeken MEK, ancak söylem biçimlerinin ve vurgulamaların özensiz kullanımının başkalarının özgürlüklerine müdahale olabileceğine dikkat çekti.

Medya Etik Kurulu Yönetim Kurulu

MEDYADA IRKÇILIK VE NEFRET SÖYLEMİ

25 Mart 2019

Demokrasilerde 4. güç olarak adlandırılan medya, en güçlü kültürel iletkenledendir. Birincil görevi kamu yararına dönük, gerçeği ortaya çıkaracak habercilik yapmak olan medyanın  zaman zaman bu asli görevinden uzaklaştığı gözlenmektedir. Siyasi erk, sermaye ve başka etkenlerden dolayı, kendi benimsediği, inandığı, kabullendiği veya kabul edilmek durumunda bırakıldığı, karşısında olanları “öteki” olarak gördüğü unsurlara karşı çok tehlikeli bir silah olabilmektedir. Öylesine tehlikeli olur ki toplumsal barışı bozar, insan haklarını, demokratik yaşam ilkelerinin çiğnenmesine yol açar.

Bu yüzden medyanın, medya mensuplarının meslek ilkeleri çerçevesinde hareket etmeleri, evrensel etik ilkelere uygun, sorumluluk bilinciyle ve dikkatli davranmaları kaçınılmazdır.

Medya sorumsuz ve dikkatsiz davranırsa, ırkçılığın, kişilerin, toplumların, ulusların birbirlerine karşı nefret duygularınının üretilmesinin  ana kaynağı olur. Bu duyguları besler, büyütür güçlendirir ve yayar.  Medyanın sorumsuz davranışının bir başka sonucu da “ötekilere” karşı, etik olmayan, hedef göstermeye yönelik üretimler nedeniyle ortaya konulan tutumu meşrulaştırmasıdır.

Günümüzde artık “Yeni Medya” denilen, uçsuz bucaksız bir mecra vardır. Çok hızlı, çok etkili, anında karşılık veren, anında hedefe yönelen denetimsiz bir alan. Bu durumda, “Irkçılık ve nefret” söyleminin yarattığı tehlikenin boyutları kat kat arttı. Nefret söylemi günümüzde en çok bu alanda üretilmekte, çok daha hızlı ve etkin şekilde kitlelere iletilmekte, anında etki tepki yaratmaktadır. Böylece hedef alınan kişi ve toplumların yaşamında yıkıcı sonuçlar doğurabilmektedir. Saygıyı, hoşgörü kültürünü zedeleyen “nefret söylemi”, çeşitli bakış açılarının adil şekilde değerlendirilmesini engeller. Çeşitliliğin güzelliklerini gözardı eder.

Temelinde, önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi yatan “nefret söylemi”nin yarattığı olumsuzluklar temel insan haklarının çiğnenmesine kadar uzanabilir. Kendisinden farklı olana, “ötekine” karşı olan tahammülsüzlüğün giderek arttığı toplumlarlarda yaşam haklarına müdahale edilecek noktaya ulaşma olanağı barındırır.

İnsanlar bir gruba aidiyetleri, hastalıkları, renkleri dolayısıyla küçük düşürülebilir, hedef gösterilebilir, önyargıların kurbanı olabilirler.

Medya ırkçı nefret söylemiyle zaman zaman “ötekine” karşı eylemleri kışkırtır.

Nefret söylemleriyle, bir gün dünyanın bir ucundaki camideki inanalar topluca katledilir, bir gün bir sinagoga, başka bir gün kiliseye saldırı düzenlenir, bir başka gün masum kitlelerin üzerine kamyon dalar. Bir meydanda barış şenliği yapanların ortasında bombalar patlar. Bir başka alanda medya mensubu/mensupları hedef gösterilir,  “ötekiler” “ötekilere” saldırır. Kitleler karşı karşıya getirilir.

NEFRET SÖYLEMİ NEDİR?

Nefret Söylemi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 1977 yılında kabul ettiği Tavsiye Kararında “Irkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, anti semitizmi ya da saldırgan milliyetçilik, etnik merkezcilik ve düşmanlık, ayırımcılık, azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere ve gruplara karşı, düşmanlık gibi hoşgörüsüzlüğe dayanan, diğer nefret biçimlerini yayan, destekleyen veya  teşvik eden her türlü ifade biçimi” olarak tanımlandı.

Nefret söylemleri, yöneldikleri kişi ve topluluklar açısından da gruplara ayrılır. Siyasal nefret söylemi, kadınlara yönelik nefret söylemi, yabancılara ve göçmenlere yönelik nefret söylemi, Cinsel kimlik temelli nefret söylemi, İnanç ve mezhep kökenli nefret söylemi, Engellilere ve çeşitli hastalıklara yönelik nefret söylemi gibi…

Ancak doğrudan kışileri de hedef alan nefret söylemleri de oldukça yoğun ve dikkat çekicidir. Özellikle bir sanık veya zanlıya yönelik nefret söylemleri “yargısız infaz” olarak nitelendirlebilir.

MEDYA ETİK KURULU’NA YAPILAN ŞİKAYETLER

“Nefret Söylemleri ve Irkçılık” konusunda Medya Etik Kurulu’na yapılan şikayetler, daha çok, özellikle “Yeni Medya”da kişileri hedef gösterici yayınlar, hastalıkları dolayısıyla küçük düşürücü başlıkların atılması, bir cinayet olayında masumiyet karinesinin çiğnenmesi, kişilere hakaret ederek hedef gösterilmeleri gibi konularda oldu.

Medya Etik Kurulu yaptığı değerlendirmelerde, haberle doğrudan ilgisi olmayan kişi veya kişiler hakkında sansasyonel haberler üretilmesi ve bu kişilerin hedef gösterilmesinin gazetecilik etiği ilkelerine aykırı olduğunu anımsattı.

Ayrıca, sarsıcı durumlarla ilgili “üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda, gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılması” yönündeki meslek ilkesine dikkat çekildi.

Gazetecilerin asli görevlerinin gerçeğin peşine düşerek toplumu en doğru şekilde bilginlendirmek olduğu, ancak sansasyondan kaçınarak başkalarına zarar vermemeleri  gerektiğine vurgu yapıldı.

Alınan kararlarla ilgili medya kuruluşları uyarıldı veya kınandı.