Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, önceki gece İskele bölgesinde kaybolan 5 yaşındaki çocuğun sağlıklı şekilde bulunması hepimiz için büyük bir sevinç kaynağı olmuştur. Ancak, bu sevincin gölgesinde etik açıdan son derece sakıncalı bir durum da yaşanmaktadır.
Çocuğun bulunmasının ardından çekilen fotoğraflarının, özellikle yüzünün açıkça göründüğü karelerin hem geleneksel medyada hem de sosyal medya platformlarında yaygın bir şekilde paylaşılması, hem çocuk hakları hem de medya etiği açısından ciddi ihlaller içermektedir.
Çocukların görsel mahremiyeti ve korunma hakkı, evrensel insan hakları çerçevesinde tartışmasız bir şekilde güvence altındadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme uyarınca her çocuğun özel hayatına, onuruna ve güvenliğine saygı gösterilmesi esastır. Reşit olmayan bir çocuğun görüntülerinin rızası olmadan ve kamu yararını aşan şekilde yayınlanması, bu temel ilkelere aykırıdır. Dahası, reşit olmayan bir çocuğun ailesinin rızası olsa bile mahremiyet alanı kabul edilen ambulans veya hastane görüntülerinin kullanılması yine etik olarak doğru değildir ve üstün kamu yararı kapsamında kabul edilemez.
Bu bağlamda Medya Etik Kurulu olarak;
Basına çağrımızdır:
Haber değeri taşıyan olaylar aktarılırken çocukların yüzlerinin, isimlerinin ve özel bilgilerinin ifşa edilmemesi gerekir. Sadece 5 yaşında olan bir çocuğun yaşadığı bu hassas süreçte, onun geleceğini etkileyecek ve ruhsal izler bırakabilecek görsellerin yayınlanmasından kaçınılmalıdır.
Medya organlarını, etik yayıncılık ilkelerine ve Gazetecilik Meslek İlkeleri’ne uygun davranmaya davet ediyoruz.
Sosyal Medya kullanıcılarına çağrımızdır:
Lütfen iyi niyetli bile olsa, çocukların fotoğraflarını paylaşmayın! “Paylaşarak sevince ortak olma” isteği, bazen çocuğun mahremiyetine ve psikolojik güvenliğine zarar verebilir.
Bu fotoğrafların yaygınlaşması, ilerleyen yıllarda çocuğun sosyal hayatını olumsuz etkileyebilir, onu travmatize edebilir.
Zaten önemli bir travma yaşamış 5 yaşındaki çocuğun sağlıklı bir çocukluk sürdürebilmesi, onun iyiliği için gösterdiğimiz toplumsal duyarlılığı medya ve dijital ortamlarda da devam ettirmemizle mümkündür.
Her çocuk korunmayı ve saygıyı hak eder.