MEDYA ETİK KURULU KIBRIS TV’Yİ KINADI

27 Şubat 2021

Medya Etik Kurulu (MEK), 23 Şubat 2021 tarihinde Kıbrıs Medya Grubu’na bağlı Kıbrıs TV’de yayınlanan Haluk Yerli ile Sabah Sabah Programı’na katılan yayın kuruluşunun yöneticisi Nur Nadir tarafından çeşitli basın kuruluşlarını ve gazetecileri hedef alan, suçlayıcı ve hakaret içeren yorumların Gazetecilik Meslek İlkeleri’ne aykırı olması nedeniyle Kıbrıs TV’nin kınanmasına karar verdi.

MEK tarafından yapılan açıklamada, söz konusu canlı yayında Kıbrıs Medya Grubu Kurucu Başkan Yardımcısı Nur Nadir’in basın etiğiyle bağdaşmayan bir şekilde bazı yayın organlarını ve gazetecileri yaftalayarak Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin “Gazeteci, kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde aşağılayan, hakaret içeren ifadeler kullanmamalıdır” şeklindeki 21. maddesini ihlal ettiği belirtildi.

Öte yandan, aynı yayında bir gazetecinin açık adı verilmek suretiyle kişisel bilgilerinin paylaşılması ve şahsa yönelik hakaret içeren sözler sarf edilmesinin yine gazetecilik meslek ilkelerinin 21. maddesi yanı sıra “Özel yaşamın gizliliği esastır. Üstün bir kamu yararı olmadıkça veya kişinin rızası alınmadıkça özel yaşamın gizliliğini ihlal eden habercilik yapılmamalıdır” şeklindeki 22. maddesinin ihlal edildiği saptandı.

Medya Etik Kurulu tarafından yapılan açıklamada, kamuyu bilgilendirmek, gerçekleri nesnel bir biçimde aktarmakla yükümlü yayın kuruluşlarının, medya patronlarınca kişisel amaçlarla hedefinden saptırılması, söz konusu eyleme gazetecilerin alet edilmesi ve diğer basın emekçilerinin hedef gösterilmesi nedeniyle duyulan rahatsızlığa da vurgu yapıldı.

Paylaş

MEDYA ETİK KURULU BASIN AÇIKLAMASI

16 Şubat 2021

Nefret Dili

Medyamızda şiddete teşvik ve nefret dili giderek daha yoğun bir oranda kullanılmaya başladı. Özellikle firar eden Aleksander Satlaev’in yakalanmasından sonra bazı medya mecralarında kullanılan dilin birçok kişinin Medya Etik Kurulu’na (MEK) şikâyette bulunmasına yol açmıştır.

Bunu göz önünde tutan MEK, bu konuyla ilgili gazetecilik meslek etik kurallarını tüm meslektaşlarımıza anımsatmak gereğini duymuştur:
Gazetecilerin asli görevleri, gerçeğin peşine düşerek toplumu en doğru şekilde bilgilendirmek, sansasyondan kaçınarak kişilere zarar vermekten kaçınmaktır.
Gazeteci, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamayı prensip edinmelidir.

Yayımlanan haber, görüş ve yorumlarda, bir insanın davranışının veya işlediği suçun, haber konusu olayla doğrudan ilgili olmadıkça, onun ırkından, milliyetinden, dinî veya mezhepsel inancından, cinsiyetinden, cinsel kimliğinden, cinsel yöneliminden, yaşından, engelinden veya başka bir özelliğinden kaynaklandığını ima eden vurgulardan kaçınılmalıdır.

Şiddeti haklı gösteren, özendiren ve kışkırtan, nefret ve düşmanlığı körükleyen nitelikte yayın yapılmaktan kaçınılmalıdır.

Irka, milliyete, etnik kökene, cinsel kimliğe, cinsel yönelime, dile, dine ve mezhebe yönelik ayrımcılığı teşvik edecek yayın yapılmamalıdır.
Gazeteci, elde ettiği bilgileri doğrulatmak için çaba gösterdiğini okura anlatmalıdır.

Gazeteci, kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde aşağılayan, hakaret içeren ifadeler kullanmamalıdır.

Özel yaşamın gizliliği esastır. Üstün bir kamu yararı olmadıkça veya kişinin rızası alınmadıkça özel yaşamın gizliliğini ihlâl eden habercilik yapılmamalıdır.
Gazeteci kimliğini taşıyan herkes, gazeteciliğin evrensel ilkelerine uymaya özen göstermelidir.

Demokrasilerde 4. Güç olarak adlandırılan medya en güçlü kültürel iletkenlerdendir. Birincil görevi, kamu yararına dönük, gerçeği ortaya çıkaracak habercilik yapmak olan medyanın zaman zaman bu asli görevinden uzaklaştığı gözlenmektedir. Siyasi erk, sermaye ve başka etkenlerden dolayı, kendi benimsediği, inandığı, kabullendiği veya kabul edilmek durumunda bırakıldığı, karşısında olanları “öteki” olarak gördüğü unsurlara karşı çok tehlikeli bir silah olabilmektedir. Öylesine tehlikeli olur ki toplumsal barışı bozar; insan haklarının ve demokratik yaşam ilkelerinin çiğnenmesine yol açabilir.

Bu yüzden medyanın, medya mensuplarının meslek ilkeleri çerçevesinde hareket etmeleri, evrensel etik ilkelere uygun, sorumluluk bilinciyle ve dikkatli davranmaları kaçınılmazdır.

Medya sorumsuz ve dikkatsiz davranırsa, kişilerin, toplumların, ulusların birbirlerine karşı nefret duygularının ve ırkçılığın üretilmesinin ana kaynağı olur. Bu duyguları besler, artırır ve güçlendirir. Medyanın sorumsuz davranışının bir başka sonucu da “ötekilere” karşı, etik olmayan, hedef göstermeye yönelik üretimler nedeniyle ortaya konulan tutumu meşrulaştırmaktır.

Günümüzde artık “Yeni Medya” denilen, uçsuz bucaksız bir mecra vardır. Bu mecra, çok hızlı, çok etkili, anında karşılık veren, anında hedefe yönelen denetimsiz bir alandır. Bu durumda, “Irkçılık ve nefret” söyleminin yarattığı tehlikenin boyutları kat kat arttı. Nefret söylemi günümüzde en çok bu alanda üretilmekte, çok daha hızlı ve etkin şekilde kitlelere iletilmekte, anında etki tepki yaratmaktadır. Böylece hedef alınan kişi ve toplumların yaşamında yıkıcı sonuçlar doğurabilmektedir.

Saygıyı, hoşgörü kültürünü zedeleyen “nefret söylemi”, çeşitli bakış açılarının adil şekilde değerlendirilmesini engeller. Çeşitliliğin güzelliklerini göz ardı eder.
Temelinde, önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi yatan “nefret söylemi’nin yarattığı olumsuzluklar temel insan haklarının çiğnenmesine kadar uzanmaktadır. Kendisinden farklı olana, “ötekine” karşı olan tahammülsüzlüğün giderek arttığı toplumlarda yaşam haklarına müdahale edilecek noktaya ulaşılabilinir.

İnsanlar bir gruba aidiyetleri, hastalıkları, renkleri dolayısıyla küçük düşürülebilir, hedef gösterilebilir, önyargıların kurbanı olabilirler.
Medya, ırkçı nefret söylemiyle zaman zaman “ötekine” karşı eylemleri kışkırtır.
Birincil görevi kamu yararına dönük, gerçeği ortaya çıkarmak olan medya mensuplarının zaman zaman bu ilkeden uzaklaştıkları görülmektedir. Ötekileştirme, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, doğrudan doğruya insan haklarıyla ilgili ihlaller, nefret söylemleri, hedef gösterme medyada tehlikeli bir silah haline dönüşebilmektedir.

Nitekim Aleksander Satlaev olayında bilerek veya bilmeyerek bu türden hatalar işlenmiş ve adeta şiddet teşvik edilmiştir. Gazeteciler kendilerini savcı ve yargıç yerine koyup birtakım hükümler vermişlerdir. Olaylara ayna olacaklarına olaylara müdahil olmuşlardır.
MEK olarak tüm meslektaşlarımızı bu türden davranışlardan tenzih etmek arzusundayız.

MEDYA ETİK KURULU BASIN BİLDİRİSİ

3 Şubat 2021

DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ (DAÜ) BARIŞ İÇİN ARAŞTIRMA VE İLETİŞİM MERKEZİ’NİN VOLKAN GAZETESİ İLE İLGİLİ ŞİKAYETİ MEK TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLDİ

DAÜ Barış İçin Araştırma ve İletişim Merkezi tarafından Volkan Gazetesi’nin 26.01.2021 tarihli “Bu Nasıl Profesör?” başlıklı manşet haberi ile ilgili Medya Etik Kurulu’na (MEK) iletilen şikâyet, yönetim kurulunca değerlendirilmiş ve kurul, söz konusu haberin Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 2’nci, 18’inci ve 21’inci maddelerini ihlal eder nitelikte olduğuna ve gazetenin kınanmasına karar vermiştir.

Söz konusu haberde Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Sözen’in Yeni Düzen Gazetesi’nde yayınlanan bir röportajındaki görüşlerinden yola çıkılarak Sözen’e kişinin mesleki saygınlığına gölge düşürecek ve hakaret içeren ifadeler kullanılmaktadır. Bu tür ifadeler, Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 18. maddesi olan “Gazeteci, mesleki saygınlığa gölge düşürecek türden etkinliklerden ve görevlerden uzak durmalıdır.”, ve 21. maddesi olan “Gazeteci, kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde aşağılayan, hakaret içeren ifadeler kullanmamalıdır” ilkelerini açıkça ihlal etmektedir.

Öte yandan, Kurul, Volkan Gazetesi’nin manşetinde yer alan “Bu Nasıl Profesör?” başlıklı haber, haber dili açısından değerlendirildiğinde tamamen yazarın şahsi fikirlerini içermekte olduğunu değerlendirilmiş ve haber Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 2. maddesi olan “Haber, yorum ve görüşler okur ve izleyicinin yayının niteliğini anlayabilmesini sağlayacak biçimde, açıkça birbirinden ayrılmalıdır.” ilkesine ters düştüğüne karar vermiştir.

Kurulumuz, Volkan Gazetesi’nin daha önce de yaptığı etik ihlalleri göz önünde tutarak, oy birliği ile Volkan Gazetesi’nin kınanmasına karar vermiştir.

BASIN AÇIKLAMASI

15 Ekim 2021

Masumiyet Karinesine Yeterince Özen Gösterilmiyor

Medya Etik Kurulu (MEK), 20/09/2021 tarihinde Kıbrıs Manşet Gazetesi tarafından yayınlanan “Suçunu Kabul Etti” başlıklı haber ile ilgili Kurul’a yapılan başvuruyu değerlendirerek Kıbrıs Manşet Gazetesi’nin kınanmasına karar verdi. Kurul, şikayet üzerine yaptığı değerlendirmede Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin 1., 4., 11. ve 12. maddelerine aykırı yayın yaptığı tespit edilen Kıbrıs Manşet Gazetesi’nin kınanmasına karar verirken, benzeri habere yer veren ve zanlının elleri kelepçeli fotoğrafını yayınlayan diğer basın kuruluşlarını da yapılan haberlerde masumiyet karinesi konusunda hassasiyet göstermeleri gerektiğini anımsattı.

Medya Etik Kurulu’ndan yapılan açıklamada Kurul’un 12.10.2021 tarihinde gerçekleştirdiği toplantısında, müvekkili adına MEK’e şikayet başvurusunda bulunan Av. Mustafa Atakara’nın dilekçesinin değerlendirildiği kaydedildi. MEK açıklamasında, haberde sanık olarak dinlenen polis memurunun ifadesinin, iddia şeklinde aktarılmak yerine, zanlının suçunun sabit bulunduğu yönünde bir algı yaratacak şekilde başlık atıldığı belirtildi. Açıklamada, bu nedenle kurulun, gazetenin, Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin “Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmaktır” şeklindeki 1. maddesi, “Basın yayın organları masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde aktarılmalıdır” şeklindeki 4. maddesinin ihlâl edildiği sonucuna varmıştır.

Bunun yanı sıra, MEK açıklamasında, habere konu zanlının izni olmadan ve elleri kelepçeli şekilde mahkeme kapısında çekilen fotoğrafının da kullanılmasının ve açıkça isminin belirtilmiş olması Gazetecilik Meslek İlkeleri’nin “Üstün kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses veya görüntü alınmamalıdır” şeklindeki 12. maddesine aykırı davranıldığının tespit edildiği kaydedildi.

MEK açıklamasında, söz konusu şikâyete yönelik olarak Kıbrıs Manşet Gazetesi’nin kınandığı belirtilirken, kurul tarafından aynı konuda benzer haberlerin çeşitli yayın organlarında yine zanlı hakkında suçlu olduğuna ilişkin peşin yargı oluşturacak şekilde yayınlar yapıldığının tespit edildiği vurgulandı. Kurul, bu nedenle, yargı karar vermeden önce hiç kimsenin suçluluğunun ilan edilemeyeceği ve şahısların tutuklandıkları andan itibaren ‘zanlı’ olarak, dava sürecinde ‘sanık’ olarak adlandırılabileceği ve bir sanığın ancak davası sonuçlanıp mahkeme tarafından suçlu bulunduktan sonra ‘suçlu’ olarak adlandırılabileceği yönünde gazeteci meslektaşlarına bir kez daha hatırlatma ihtiyacını duymuştur. 

MEDYA ETİK KURULU MASUMİYET KARİNESİNE UYGUN YAYINLAR YAPILMASI KONUSUNDA UYARIDA BULUNDU

7 Ekim 2020

Medya Etik Kurulu, masumiyet karinesine aykırı yayın yapıldığı gerekçesiyle
kurula iletilen birtakım yayınları inceleyerek medya mensuplarına, gazetecilik
meslek ilkelerine saygı göstermeleri ve suçluluğu yargı kararıyla sabit olmayan
herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayınlardan kaçınmaları konusunda çağrıda
bulundu.

Açıklamada Medya Etik Kurulu Deklarasyonu’nun konuyla ilgili maddesi
anımsatıldı ve o maddenin şunları içerdiği belirtildi: “Basın yayın organları
masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça
herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci
devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde
aktarılmalıdır”.

Medya Etik Kurulu’ndan yapılan açıklamada kurula iletilen bazı şikâyetlerin
incelenmesiyle, gerek geleneksel medyanın gerekse çevirim içi bazı yayın
kuruluşlarının masumiyet karinesine aykırı yayın yaptıklarının saptandığı
belirtildi.

Henüz suçluluğu yargı tarafından karar altına alınmamış zanlıların
veya sanıkların açık isim ve fotoğraflarıyla birlikte, suçu işlemiş mealinde
yayınlar yapıldığı belirtilen açıklamada, söz konusu yayınların hem insan
haklarına hem de meslek etik değerlerine aykırı nitelikte oldukları ifade edildi.

Zanlıya veya sanığa ait bilgilerin açık bir şekilde verilmesinin, kişilerin suçlu
olduğu önyargısı doğurmakta olduğu hatırlatılan MEK açıklamasında, sözü
edilen yayınların suçluluğu kesinleşmemiş sanıkların daha sonra beraat etmiş
olsalar bile toplum içindeki statüleri, şeref ve haysiyetleri olumsuz yönde
etkilenmesine sebep olduğu vurgulandı.

MEDYA ETİK KURULU

 

MEDYA ETİK KURULU’NUN KADINA ŞİDDET HABERLERİNE İLİŞKİN BASIN BİLDİRİSİ

14 Mayıs 2020

Medya Etik Kurulu takriben 10.05.2020 tarihinde ve onu takip eden günlerde basın-yayın organlarında ve sosyal medyada kadına karşı yapılan şiddet haberleri ile ilgili bir açıklama yaptı.

Medya Etik Kurulu, söz konusu haberlerde kullanılan fotoğrafların mağduru teşhir eder ve ona zarar verir nitelikte olduğunun altına çizdi. Medya Etik Kurulu keza fotoğraflarla resmedilen fiziksel zararın boyutunun bariz olmasının toplumda infial yaratabileceğini ve bu gibi yayınlardan kaçınılması gerektiğini belirtti.

Buna ilaveten Medya Etik Kurulu, bilhassa adli haberlerde gazetecinin amaç ve görevinin toplumu taraf tutmadan bilgilendirmek olduğunu, hukukun temellerinden birini oluşturan masumiyet karinesine saygı gösterilmesi gerektiğini ve sırf sansasyon yaratmak maksadı ile basın yayın organlarının kendilerini yargıç yerine koyarak bir suçun işlenip işlenmediğine karar veremeyeceğini hatırlattı.

Medya Etik Kurulu, kadına şiddet haberlerinin şiddeti haklı gösteren, özendiren ve kışkırtan, nefret ve düşmanlığı körükleyen nitelikte olmaması gerektiğini ve bunun da meslek etiğinin gereği olduğunu vurguladı.

MEDYA ETİK KURULU’NUN ÇOCUK İSTİSMARINA İLİŞKİN YAPILAN HABERLER HAKKINDAKİ BİLDİRİSİ

26 Nisan 2020

Medya Etik Kurulu, 22 Nisan 2020 tarihinde ve ondan sonrasında basın-yayın organları ile sosyal medyada yayımlanan çocuk istismarı haberlerine ilişkin bir açıklama yaptı.

Medya Etik Kurulu, söz konusu haberlerde kullanılan fotoğrafın, her ne kadar puslu olsa da, işlenmiş olduğu iddia edilen bir suçu gözler önüne serdiğini belirterek, olayda mağdur konumda bulunan küçüğü teşhir eder ve küçüğün menfaatine zarar verir nitelikte olduğunun altını çizdi. Buna ilaveten, Medya Etik Kurulu söz konusu haberlerde olaya ilişkin yer verilen detayların oldukça geniş olduğunu ve bu gibi detayların en başta mağdur konumda bulunan küçük çocuk olmak üzere, meseleden etkilenen tüm taraflara zarar verebileceğini ve toplumda infiale sebep olabileceğini belirtti.

Buna bağlı olarak Medya Etik Kurulu, çocuk istismarı olaylarında yapılacak haberlerin, söz konusu olaya ilişkin fotoğraf ve detay içermemesi hususunda basın-yayın organlarını uyararak bu konuda intihar olaylarında olduğu gibi daha hassas davranılması yönünde çağrıda bulundu ve bunun meslek etiğinin bir gereği olduğunu vurguladı.

Medya Etik Kurulu

BASIN BİLDİRİSİ

22 Mart 2020

MEDYA ETİK KURULU DİKKAT ÇEKTİ
BU GÜNLERDE MEDYANIN GÖREVİ VE SORUMLULUĞU ÇOK DAHA ÖNEMLİ

GAZETECİLİK MESLEK İLKELERİNE UYULMALI
MÜLTECİLERLE İLGİLİ ROMA SÖZLEŞMESİ İLKELERİ GÖZARDI EDİLMEMELİ

Medya Erik Kurulu, evrensel olarak yaşanan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından, epidemik olarak ilan edilen Korona virüsünün oluşturduğu (yarattığı) durum dolayısıyla, medyanın görevinin daha çok (çok daha fazla) önem kazandığına ve sorumluluğunun arttığına dikkat çekerek, medya mensuplarının zor görevlerini yerine getirirken bu bilinçle hareket etmelerini istedi.

Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmak, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamak olduğunu vurgulayan (a dikkat çeken) Medya Etik Kurulu, haberlerde kişilerin veya grupların hedef gösterilmemesi gerektiğini kaydetti.

Tehlikeli salgın döneminde, doğruluğu kanıtlanmamış bilgilerin, uzman görüşüne dayandırılmayan abartılı anlatımların bu dönemde toplum sağlığına da olumsuz etkileri olacağına, dikkat çeken MEK,  geleneksel ve dijital medya alanında haber üretenlerin, yayanların, sorumluluk anlayışı içerisinde hareket etmeleri gerektiğini belirtti.

Kurul, ayrıca, tıp alanında, doğruluğu bilimsel düzeyde kanıtlanmamış yöntem ve ilaçların kullanılmasını teşvik etmeye yönelik yayın yapılmamasını da önerdi.

MÜLTECİLER

En temel insan hakkı olan yaşam hakkına kavuşmak için ülkelerinden kaçan insanların verilen haberlerde, yayımlanan fotoğraflarda kimliklerinin belirli şekilde deşifre edilmesinin onların yaşam hakkını ellerinden alınmasını anlamına gelebileceğini vurgulayan MEK. “bu kategorideki insanların tanınmayacak tedbirlerin alınmasına özen gösterilmesi ve ister kendilerinin isterse geride kalmış akraba ve yakınlarının mağdur edilmemesine azami dikkat edilmesi” gereğine dikkat çekti.

Bu vesileyle Medya Erik Kurulu, “Roma Sözleşmesi” doğrultusunda; sığınmacılar, mülteciler, insan ticareti mağdurları ve göçmenlerle ilgili konular işlenirken medya çalışanlarının azami özen göstermeleri gereken ilkeleri bir kez daha anımsatmak ihtiyacını duydu:      

  1. Medyada işlenen konularda ulusal ve uluslararası hukuka uygun bir terminoloji kullanılması ve uygunsuz terimlerin kullanılmasından kaçınılması;
  2. Bu kategoriye giren insanlar hakkında hatalı, basitleştirilmiş veya çarpıtılmış bilgiler yaymaktan sakınılması;
  3. Bu kategoriye giren insanlardan biri suç işlemiş olsa bile suçla doğrudan bir bağlantısı yoksa suçu işleyenin “mülteci”, “sığınmacı”, veya “göçmen” olduğunun haber ve yorumlarda belirtilmemesine hele de vurgulanmamasına ayrıca milliyet veya dininin haberde belirtilmemesine azami özen gösterilmesi;
  4. Bu kategoriye giren insanlardan biri, suç işlediği zaman olayı sansasyonel boyutlara çekmeden olaya herhangi bir Kıbrıslı karışmış gibi konunun ele alınmasına özen gösterilmesi;
  5. Herhangi bir Kıbrıslıya uygulanan “masumiyet karinesi”nin bu kategoriye giren tüm insanlar için de kullanılmasına özen gösterilmesi;
  6. Medyaya konuşmak isteyen bu kategorideki insanların tanınmayacak tedbirlerin alınmasına özen gösterilmesi ve ister kendilerinin isterse geride kalmış akraba ve yakınlarının mağdur edilmemesine azami dikkat edilmesi;
  7. İletişim Fakültelerindeki öğrencilere sığınmacılar, mülteciler, göçmenler ve insan ticareti mağduru olan insanlar hakkında aydınlatıcı bilgiler verilmesine özen gösterilmesi.

MEK, ayrıca konuyla ilgili aşağıdaki terminolojiyi de Kıbrıs Türk medyasının dikkatine sunmayı uygun buldu:

Sığınmacı: Vatandaşlığı olan ülke dışındaki başka bir ülkede, 1951 Mültecilerle ilgili Cenevre Sözleşmesi’ne dayanarak mülteci statüsü veya başka uluslararası koruma biçimleri için başvuruda bulunmuş kişidir. Bu kişiler sığınmacıdır ve yetkililer başvurularıyla ilgili nihai bir karar verene kadar ev sahibi ülkede, yasal bir yabancı olarak ikamet etme hakkına sahiptir. Dolayısıyla, sığınmacılar, ev sahibi ülkeye, kimlik belgesiz ya da düzensiz bir şekilde, örneğin, ev sahibi ülkeye hem düzensiz göçmenlerden hem de potansiyel mültecilerden oluşan ve “karışık göç akımları” olarak adlandırılan akımlar yoluyla girmiş olsalar dahi,  düzensiz göçmen değildirler.

Mülteci: 1951 yılı Mültecilerle ilgili Cenevre Sözleşmesi’ne dayanarak, kendisine mülteci statüsü verilmiş bir kişidir. Konvansiyonun 1. maddesi, bir kişiyi “mülteci” olarak şöyle tanımlar: “Irk, milliyet, sosyal bir gruba veya siyasi bir düşünceye mensup olma nedenleriyle zulüm göreceği konusunda haklı gerekçelere dayanan korkusu olup da milliyetinin ait olduğu ülkenin dışında olan ve böyle bir korku nedeniyle o ülkenin korumasından yararlanamayan veya yararlanmak istemeyen kişidir.” Kişilere mülteci statüsünün verilebilmesi için kişilerin bireysel olarak o zulmün mağduru olduklarını ispat etmeleri gerekmektedir.

İnsani koruma lehtarı: Bireysel olarak zulme maruz kalmadığı için 1951 Sözleşmesi’ne göre tam olarak mülteci olarak tanımlanmayan ancak silahlı çatışma, genel şiddet ve yaygın insan hakları ihlallerinden ötürü ülkesine geri gönderildiği takdirde vahim tehlike altında kalacağı için koruma ihtiyacı duyan kişidir. Avrupa direktifleri bu tür bir korumayı ikincil koruma olarak adlandırır.

İnsan ticareti mağduru: Kaderlerini insan kaçakçılarına bırakmaya karar veren düzensiz göçmenlerden farklı olarak, başka bir ülkeye götürülmesi için rıza göstermemiş olan veya bunun için rıza göstermiş olsa dahi, verilen böyle bir rızanın, insan kaçakçılarının zorlayıcı ve hileli eylemleri ve/veya kişiyi kurban haline sokan veya kurban haline sokma tehdidi içeren suiistimal sonucunda hükümsüz kılınmış durumdaki bir kişidir. İnsan kaçakçıları,  başka kişileri sömürü amacıyla kontrolü altında tutmayı amaçlar. “Sömürü”den kasıt, başkalarının fuhuş yapmalarının sömürülmesi veya diğer cinsel sömürü biçimleri bağlamındaki sömürü, zorla çalıştırma (angarya), esaret ve esaret benzeri uygulamalar, kulluk veya bedeninin organlarının alınmasıdır.

Göçmen: İş ve daha iyi ekonomik koşullar arayışıyla ülkesinden kendi isteğiyle ayrılmayı seçen kişidir. Mültecilerden farklı olarak göçmenler, güvenlik kaygıları olmadan evlerine geri dönebilirler.

Düzensiz göçmen: İtalya’da sıklıkla tanımlandığı gibi, ‘gizli’ (kaçak) göçmen:

a) bir ülkeye sınırda tespit edilmekten kaçınarak girmiş,

b) bir ülkeye düzenli bir şekilde girmiş ancak vizesinin süresi dolunca ayrılmamış, ya da

c) varış ülkesinden tahliye kararı çıktıktan sonra ülkeyi terk etmemiş kişidir.

Medya Etik Kurulu

BASIN BİLDİRİSİ

8 Ocak 2020

20 Aralık 2019 tarihinde Star Kıbrıs Gazetesi Genel Koordinatörü Cemile Yalçındağ adına kendi görüşlerini MEK’e belirtmelerini isteyen bir mektup yazılmış ancak buna herhangi bir yanıt alınmamıştır.

Bundan bağımsız olarak 2019 yılının Ekim ayının 11., 12., 13., 14., 15., 18., 19., 21., ve 22. Günlerinde Star Kıbrıs Gazetesi’nde “Afik Group, Dumica Construction Ltd” ile ilgili yayınlanan haberlerde kullanılan dilin normal haber dili olmadığı ve aşağılayıcı bir uslüple kaleme alındığı saptanmıştır.

Bu nedenle 7 Ocak 2020 tarihinde yapılan toplantıda Medya Etik Kurulu Star Kıbrıs Gazetesi’ni, kullanılan uslüp konusunda uyarma’ya oybirliğiyle karar vermiştir.

Medya Etik Kurulu Yönetim Kurulu

MEDYA ETİK KURULU BAZI MESLEK İLKELERİNE DİKKAT ÇEKTİ

9 Aralık 2019

Gazeteci, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamalıdır.

Yayımlanan haber, görüş ve yorumlarda, bir insanın davranışının veya işlediği suçun, haber konusu olayla doğrudan ilgili olmadıkça, onun ırkından, milliyetinden, dinî veya mezhepsel inancından, cinsiyetinden,  cinsel kimliğinden, cinsel yöneliminden, yaşından, engelinden veya başka bir özelliğinden kaynaklandığını ima eden vurgular yapılmamalıdır.

Şiddeti haklı gösteren, özendiren ve kışkırtan, nefret ve düşmanlığı körükleyen nitelikte yayın yapılmamalıdır.

Irka, milliyete, etnik kökene, cinsel kimliğe, cinsel yönelime, dile, dine ve mezhebe yönelik ayrımcılığı teşvik edecek yayın yapılmamalıdır.

Gazeteci, elde ettiği bilgileri doğrulatmak için çaba göstermelidir.

Gazeteci, kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde aşağılayan, hakaret içeren ifadeler kullanmamalıdır.

Özel yaşamın gizliliği esastır. Üstün bir kamu yararı olmadıkça veya kişinin rızası alınmadıkça özel yaşamın gizliliğini ihlâl eden habercilik yapılmamalıdır.

Gazeteci kimliğini taşıyan herkes, gazeteciliğin evrensel ilkelerine uymaya özen gösterir.

Sıralanan ilkeler  gazetecilerin mesleklerini yürütürken uymak zorunda olduklarından bazılarıdır.

Birincil görevi kamu yararına dönük, gerçeği ortaya çıkarmak olan medya mensuplarının zaman zaman bu ilkeden uzaklaştıkları görülmektedir.  Ötekileştirme, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, doğrudan doğruya insan haklarıyla ilgili ihlaller, nefret söylemleri, hedef gösterme medyada tehlikeli bir silah haline dönüşebilmektedir.Bottom of Form

Temelinde, önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi yatan “nefret söylemi”nin yarattığı olumsuzluklar temel insan haklarının çiğnenmesine kadar uzanmaktadır. Kendisinden farklı olana, “ötekine” karşı olan tahammülsüzlüğün giderek arttığı toplumlarlarda yaşam haklarına müdahale edilecek noktaya ulaşma ihtimali göz ardı edilmemelidir.

ŞİKAYET KONUSU-KINAMA

QUİR Derneği, Halkın Sesi Gazetesi’nde, 3 Aralık 2019 tarihinde “Aplıç Kapısı’nda görevli memurun cinsiyeti ne?” başlıklı haberi konusunda Medya Etik Kurulu’na şikayette bulundu.

Şikayette ilgili haberde verilen bilgilerin, bahsi geçen kişinin çalıştığı kurum, cinsiyet kimliği ifadesine dayalı bilgiler (vb),  temel insan haklarından olan “özel hayata saygı hakkını” ihlal ettiği, toplumsal cinsiyet normlarına dayalı  önyargıları beslediği, ayırımcı aşağılayıcı bir dil içerdiği görüşlerine yer verildi.

Konuyu inceleyen Medya Etik Kurulu, haberi yayımlayan Halkın Sesi Gazetesi’nin uyarılması kararını aldı.

Kurul, medya mensuplarının meslek ilkelerine uydukları sürece,  mesleğin saygınlığının ve güvenilirliğinin artacağına dikkat çekti.