MEDYADA IRKÇILIK VE NEFRET SÖYLEMİ

25 Mart 2019

Demokrasilerde 4. güç olarak adlandırılan medya, en güçlü kültürel iletkenledendir. Birincil görevi kamu yararına dönük, gerçeği ortaya çıkaracak habercilik yapmak olan medyanın  zaman zaman bu asli görevinden uzaklaştığı gözlenmektedir. Siyasi erk, sermaye ve başka etkenlerden dolayı, kendi benimsediği, inandığı, kabullendiği veya kabul edilmek durumunda bırakıldığı, karşısında olanları “öteki” olarak gördüğü unsurlara karşı çok tehlikeli bir silah olabilmektedir. Öylesine tehlikeli olur ki toplumsal barışı bozar, insan haklarını, demokratik yaşam ilkelerinin çiğnenmesine yol açar.

Bu yüzden medyanın, medya mensuplarının meslek ilkeleri çerçevesinde hareket etmeleri, evrensel etik ilkelere uygun, sorumluluk bilinciyle ve dikkatli davranmaları kaçınılmazdır.

Medya sorumsuz ve dikkatsiz davranırsa, ırkçılığın, kişilerin, toplumların, ulusların birbirlerine karşı nefret duygularınının üretilmesinin  ana kaynağı olur. Bu duyguları besler, büyütür güçlendirir ve yayar.  Medyanın sorumsuz davranışının bir başka sonucu da “ötekilere” karşı, etik olmayan, hedef göstermeye yönelik üretimler nedeniyle ortaya konulan tutumu meşrulaştırmasıdır.

Günümüzde artık “Yeni Medya” denilen, uçsuz bucaksız bir mecra vardır. Çok hızlı, çok etkili, anında karşılık veren, anında hedefe yönelen denetimsiz bir alan. Bu durumda, “Irkçılık ve nefret” söyleminin yarattığı tehlikenin boyutları kat kat arttı. Nefret söylemi günümüzde en çok bu alanda üretilmekte, çok daha hızlı ve etkin şekilde kitlelere iletilmekte, anında etki tepki yaratmaktadır. Böylece hedef alınan kişi ve toplumların yaşamında yıkıcı sonuçlar doğurabilmektedir. Saygıyı, hoşgörü kültürünü zedeleyen “nefret söylemi”, çeşitli bakış açılarının adil şekilde değerlendirilmesini engeller. Çeşitliliğin güzelliklerini gözardı eder.

Temelinde, önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi yatan “nefret söylemi”nin yarattığı olumsuzluklar temel insan haklarının çiğnenmesine kadar uzanabilir. Kendisinden farklı olana, “ötekine” karşı olan tahammülsüzlüğün giderek arttığı toplumlarlarda yaşam haklarına müdahale edilecek noktaya ulaşma olanağı barındırır.

İnsanlar bir gruba aidiyetleri, hastalıkları, renkleri dolayısıyla küçük düşürülebilir, hedef gösterilebilir, önyargıların kurbanı olabilirler.

Medya ırkçı nefret söylemiyle zaman zaman “ötekine” karşı eylemleri kışkırtır.

Nefret söylemleriyle, bir gün dünyanın bir ucundaki camideki inanalar topluca katledilir, bir gün bir sinagoga, başka bir gün kiliseye saldırı düzenlenir, bir başka gün masum kitlelerin üzerine kamyon dalar. Bir meydanda barış şenliği yapanların ortasında bombalar patlar. Bir başka alanda medya mensubu/mensupları hedef gösterilir,  “ötekiler” “ötekilere” saldırır. Kitleler karşı karşıya getirilir.

NEFRET SÖYLEMİ NEDİR?

Nefret Söylemi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 1977 yılında kabul ettiği Tavsiye Kararında “Irkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, anti semitizmi ya da saldırgan milliyetçilik, etnik merkezcilik ve düşmanlık, ayırımcılık, azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere ve gruplara karşı, düşmanlık gibi hoşgörüsüzlüğe dayanan, diğer nefret biçimlerini yayan, destekleyen veya  teşvik eden her türlü ifade biçimi” olarak tanımlandı.

Nefret söylemleri, yöneldikleri kişi ve topluluklar açısından da gruplara ayrılır. Siyasal nefret söylemi, kadınlara yönelik nefret söylemi, yabancılara ve göçmenlere yönelik nefret söylemi, Cinsel kimlik temelli nefret söylemi, İnanç ve mezhep kökenli nefret söylemi, Engellilere ve çeşitli hastalıklara yönelik nefret söylemi gibi…

Ancak doğrudan kışileri de hedef alan nefret söylemleri de oldukça yoğun ve dikkat çekicidir. Özellikle bir sanık veya zanlıya yönelik nefret söylemleri “yargısız infaz” olarak nitelendirlebilir.

MEDYA ETİK KURULU’NA YAPILAN ŞİKAYETLER

“Nefret Söylemleri ve Irkçılık” konusunda Medya Etik Kurulu’na yapılan şikayetler, daha çok, özellikle “Yeni Medya”da kişileri hedef gösterici yayınlar, hastalıkları dolayısıyla küçük düşürücü başlıkların atılması, bir cinayet olayında masumiyet karinesinin çiğnenmesi, kişilere hakaret ederek hedef gösterilmeleri gibi konularda oldu.

Medya Etik Kurulu yaptığı değerlendirmelerde, haberle doğrudan ilgisi olmayan kişi veya kişiler hakkında sansasyonel haberler üretilmesi ve bu kişilerin hedef gösterilmesinin gazetecilik etiği ilkelerine aykırı olduğunu anımsattı.

Ayrıca, sarsıcı durumlarla ilgili “üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda, gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılması” yönündeki meslek ilkesine dikkat çekildi.

Gazetecilerin asli görevlerinin gerçeğin peşine düşerek toplumu en doğru şekilde bilginlendirmek olduğu, ancak sansasyondan kaçınarak başkalarına zarar vermemeleri  gerektiğine vurgu yapıldı.

Alınan kararlarla ilgili medya kuruluşları uyarıldı veya kınandı.

Paylaş